22 Aralık 2020
Çalışan Onayı Almadan Kurumsal E-Postalar Denetlenmesi: Anayasa Mahkemesi’nde Önemli Karar
Özellikle kurumsal kimliklerin pekiştirilmesi için birçok şirketin kurumsal e-postalar oluşturması, işleyişin takibi için e-postaların önem kazanması ve uzaktan çalışmanın yaygınlaşmasının etkileri ile iş hayatında e-postaların önemi daha da artmıştır. Anayasa Mahkemesi, 17 Eylül 2020 tarihli kararı ile kurumsal e-postaların denetlenmesine ilişkin olarak Yargıtay’ın bugüne kadar genel kabul gören uygulamasından farklı tespitlerde bulunmuştur. Bu durum şu soruyu gündeme getirmektedir: “Kurumsal e-postaların içeriği işveren tarafından denetlenebilir mi?”.
Yargıtay, Yazışmaları Delil Olarak Değerlendirdi
Kurumsal e-postaların denetlenip denetlenemeyeceği hususu yıllardır önemli tartışmalardan biriydi. Bazı çalışanlar kurumsal e-postalarındaki yazışmalar sebebiyle disiplin soruşturmaları geçirdi ve işten atıldı.
Yazışmaları sebebiyle işten atılan çalışanların açtıkları işe iade davalarında Yargıtay tarafından “işverenin kendisine ait bilgisayar ve e-mail adresleri ile bu adreslere gelen e-postaları her zaman denetleme yetkisi bulunduğu” kabul edildi (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 13.12.2010 tarihli, 2009/447 E. ve 2010/37516 K. sayılı kararı). Yargıtay, işverenin bu denetimi yapabilmesi için çalışanın onayına ihtiyacı olmadığını belirtmişti. Diğer bir anlatımla, bu kararlar doğrultusunda işverenin, çalışanın onayı olmaksızın kurumsal e-postaları okuyabileceği veya başka şekilde denetleyeceği kabul edilmişti. İhtimamlı şekilde uygulansa da, bu husus genel kabul gören bir yaklaşım oldu.
Anayasa Mahkemesinin Yeni Kararı: Çalışanın Onay Olmadan Kurumsal E-Posta Denetlenmesi Hak İhlali Oluşturur
Disiplin soruşturması kapsamında kurumsal e-posta hesabı denetlenen avukat çalışanın yaptığı bireysel başvuru üzerine Anayasa Mahkemesi, çalışanın onayı olmadan yapılan denetimin hak ihlaline neden olduğunu ve bulguların haklı nedenle feshe dayanak oluşturamayacağını değerlendirmiştir.
Onayı alınmadan kurumsal e-posta hesabı denetlenen avukat çalışan, e-postlarda tespit edilen yazışmalar nedeniyle haklı nedenle işten çıkarılmıştır. Çalışan, haklı nedenle feshin geçersizliğine hükmedilmesi için iş mahkemesine başvurmuştur. İş Mahkemesi ve Yargıtay, kurumsal e-posta hesaplarının çalışanın rızası olmaksızın denetlenebileceğini ve tespit edilen yazışma içeriğinin haklı endenle fesih koşullarını oluşturduğu yönünde karar vermiştir. Kısaca, çalışanın talebi ilk derece mahkemesi olan İş mahkemesi tarafından, sonra da temyiz mercii olan Yargıtay ilgili dairesi tarafından reddedilmiştir.
Çalışan pes etmemiş ve konuyu bireysel başvuru ile Anayasa Mahkemesine taşımıştır. İlgili başburu neticesinde Anayasa Mahkemesi, 17 Eylül 2020 tarihli kararında çalışanın onayı alınmaksızın kurumsal e-posta yazışmalarının denetlenmesinin çalışanın özel hayatının gizliliğinin ile haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği tespit etmiş ve çalışanın her zaman kişisel verilerinin korunmasını isteme hakkı olduğunu değerlendirmiştir. Anayasa Mahkemesi, çalışanın manevi tazminata hak kazanacağını ve İş Mahkemesi’nin hak ihlallerini ortadan kaldırması için yeniden yargılama yapması gerektiği yönünde karar verilmiştir.
Çalışanın Rızasının Önemi
Anayasa Mahkemesi’ne göre denetlemenin yapılacağına dair çalışanın rızası alınmış ise, işverenin çalışanının haklarını ihlal ettiğinden söz edilemez (Anayasa Mahkemesi 24.03.2016 tarihli kararı). Bu sebeple işyerinde kurumsal e-postalar ve iş bilgisayarları üzerinde bir denetim yapılacak ise mutlaka çalışana bu hususa dair bilgi verilmesi ve çalışanın rızasının alınması önemlidir.
Anayasa Mahkemesi Kararının Mevcut Davalara Etkisi
Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru üzerine verdiği kararlar, yalnızca bireysel başvuruyu konu alan somut olay açısından bağlayıcıdır. Bu itibarla, Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru üzerine verdiği kararlar, başka uyuşmazlıklar bakımından ilk derece mahkemeleri, istinaf mahkemeleri ve Yargıtay nezdinde bağlayıcılığı değildir. Fakat mahkemeler, zamanla Anayasa Mahkemesi’nin görüşlerini benimseyerek bu yönde karar verdikleri de açıktır. İlgili karar, her halükarda görülmekte olan davalarda önemli bir tartışma konusu olacaktır.